Tüp bebekte başarıyı arttıran yöntemler nelerdir? - Prof. Dr. Bülent BERKER

Tüp bebekte amacımız tabi ki bir an önce bebek sahibi olmak. Günümüzde tüp bebeğin, ülkemizde de ciddi gelişmeler olmuştur. Tüp bebeğin geldiği başarı oranı %60-70'lere dayandı. Ama ne yazık ki her tüp bebek uygulamamızda sonuç bebekle sonuçlanmıyor. Dolayısıyla 2 veya 3 defa embriyo transferi yapmışız ama gebelik oluşmamışsa bu gibi durumlarda biraz daha ileri araştırmalara gidiyor ve tüp bebeğin başarısının artması için neler yapabiliriz onları araştırıyoruz. Öncelikle temel araştırmaları bir tekrarlıyoruz. Acaba erkekte veya kadında gözden kaçmış veya sonradan tedavi sırasında ortaya çıkmış olan sorunlar olabilir mi? Örneğin bayanlarda en çok poliple karşılaşıyoruz. Miyomlar büyümüş olabiliyor. Erkekte sperm'in şekil bozuklukları, hareket bozuklukları veya genetiğiyle kromozomluğuyla ilgili sorunlar olabiliyor. Dolayısıyla bu hastalarda eğer 2 veya 3 defa iyi kalitede embriyo vermiş gebelik oluşmamışsa mutlaka sperm faktörünün bir DNA kırıkları açısından araştırıyoruz. İkincisi erkek için sperm'i seçme yöntemimizi değiştiriyoruz ve onlarda mikroçip yöntemini tercih edebiliriz. Yine çok büyük büyütmede yani 6000 kata kadar büyüttüğümüz sperm'de şekil bozukluklarını dışlayabilmek için en iyi formdaki sperm'i seçebilmek için IMSI dediğimiz yöntemi kullanabiliriz. Ama özellikle mikroçip yöntemini şu aralar oldukça sık kullanıyoruz ve başarıya katkısı oluyor. Tabii tüp bebek stresli bir ortam içerisinde yapılmaması gereken, mutlulukla yapılması gereken, mutluluk hormonlarının salınması gereken bir tedavi yöntemi. Çünkü sonuçta elde edeceğimiz şey çok güzel bir şey. O nedenle mümkünse çift eğer böyle bir stres içerisindeyse onların bu stresinin de giderilmesi için görüşmeler yapmak lazım, önerilerde bulunmak lazım. Gerekiyorsa profesyonel destek almak lazım. Peki kadında ne yapıyoruz? Mutlaka rahmin içini bir değerlendiriyoruz. Acaba gözden kaçan ultrasonda teşbit edilmemiş polip veya küçük myonlar var mı, yapışıklıklar var mı? Varsa bunları istereskopi kapalı yöntemiyle ortadan kaldırıyoruz. Yine kadında en iyi yumurtayı seçebilmek için gerekirse ilaç uygulama yöntemlerimizi değiştiriyoruz. Yani biraz ilaç değişikliğine gidebiliriz. Embriyo oluşumu ile ilgili sıkıntılar varsa co-kültür dediğimiz yani suni ortamda sonuçta biz embriyoyu geliştiriyoruz. Anneden adetin 21. gününden sonra anne adayından daha doğrusu bir rahim içinden örnek alıyoruz. Bu dokuyu geliştiriyoruz. Sonra tüp bebekte elde etmiş olduğumuz embriyoyu bunun içerisine koyuyoruz. Bu da embriyonun daha güzel gelişmesine katkıda oluyor. Yani co-kültür yöntemi de tercih edilebilir. Bir başka yöntem embriyonun seçilmesi. Embriyoyu 24 saat gözetleyebileceğimiz artık bir yöntemimiz var. Bir skopi yöntemi, embriyoskop diyoruz. Ve böylece embriyonun gelişimini biz artık mikroskop altında 24 saat görüp en iyi, en hızlı gelişen, en iyi bölünen embriyoyu seçebiliyoruz. Bu da son dönemde önemli gelişmelerden bir tanesi. Bir başka yöntem, tabii embriyoyu kaçıncı gün transfer edeceğiz? Embriyoyu biz mümkün olduğunca, embriyonun daha büyük, daha gelişmiş olduğu bir dönemde, yani blast aşamasında ve mümkünse beşinci gün transfer etmek istiyoruz. Ama eğer böyle bir imkan yoksa embriyoyu üçüncü gün, dördüncü günde transfer edebilir. Yine çok önemli gelişmelerden bir tanesi de çok derin, detaylı yeni jenerasyon sekanslama dediğimiz bir genetik araştırma yöntemi. Embriyonun çok detaylı olarak kromozom analizlerinin incelemesini yapabiliyoruz. Şunu unutmayalım ki doğal sikluslarda dahi %60-70 embriyalarda genetik bozukluklar var. Tübebek'te de bu oran geçerli. Yani elde ettiğimiz aslında embriyaların %40'ı gibi bir oranında embriyalar genetik olarak sağlıklı. Bu düşük bir rakam gibi görünüyor ama aslında çok doğal bir rakam. Ve biz şunu da biliyoruz ki kadın yaşı ilerledikçe genetik bozukluklar, kromozom kırıklıkları giderek artıyor. Dolayısıyla özellikle 37 yaş üstünde 40 yaşından sonraki tübebek uygulamalarda ben çok önemli üzerinde duruyorum. Mutlaka genetik destekli yani bizim tabirimizde PGD destekli tübebek uygulamalarını yapmak lazım. Son yıllardaki önemli gelişmelerden bir tanesi de embriyonun mitokondri sayısına bakıyoruz ve onun skorlamasını yapıyoruz. Bu yeni bir teknik. Bu teknikte bilgi şu. Esasen hayatın ilk başlarında annemizden gelen mitokondri dediğimiz bir organel embriyonun yaşamasını ve hücrelerin bölünmesini sağlayan enerjiyi sağlıyor. Mitokondri hem enerji sağlıyor hem de annemizden bize bir DNA kalıtım sağlıyor. Dolayısıyla biz en iyi sayıda en güçlü mitokondrileri içeren embriyoları da tespit edebilirsek bunlar da yine IVF'de başarıyı arttıracaktır.